Lee Min Ho etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Lee Min Ho etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ocak 2013 Çarşamba

City Hunter (Şehir Avcısı)

City Hunter mangadan uyarlanmış 20 bölümlük bir dizi. Diziyi güzel yapan etkenlerden biri de Lee Min Ho:) Aslında bir intikam dizisi diyebiliriz ama eğlencesi de dramı da bol her zamanki gibi.
















Dizi geçmişten başlıyor. Güney Kore askerleri Kuzey Kore'ye gönderiliyor ama bu herkesten gizli tutuluyor. Bu askerler o zaman devletin başında olan adamlar tarafından tuzağa düşürülüyorlar ve gizli kapaklı öldürülüyorlar. Sadece bir tanesi sağ kurtuluyor. O kişi de Lee Jin-pyo(Kim Sang-joong). Arkadaşı gözünün önünde öldürülünce bir intikam sözü veriyor ve ölen arkadaşının oğlunu annesinin yanından kaçırıp onu intikam için büyütüyor. İşte dizinin kabataslak konusu bu. Herhalde City Hunter kim olacak anladık.








Aradan yıllar geçiyor Puchai'yi görüyoruz yani Lee Min Ho'yu. İntikam almak gibi bir sıkıntısı yok tabi gayet mutlu sevgi dolu bir çocuk.
   








Lee Jin-pyo'yu kendi babası sanıyor ama gün geliyor gerçeği öğreniyor. Babasının intikamını 5 Güney Koreli adamdan alması gerekiyor yani. Çocuk hırslanıyor her türlü eğitim veriliyor dövüşten tutun bilgisayara kadar her konuda uzmanlaşıyor. Zamanı gelince de Güney Kore'ye gidiyor tabi  Lee Yoon-sung adıyla. Bu arada Puchai'nin ajusshi'si var. Onun elinde gördüğü bir kızın fotoğrafına aşık oluyor Puchai. Ajusshi de bu kızı korumasını söylüyor Kore'ye dönünce. Babası yani onu yetiştiren babası ona tek bir şey söylüyor:













Ve esas dizi Lee Yoon-sung'ın Güney Kore'ye dönmesiyle başlıyor. Bu 5 adamı araştırırken şoföre ihtiyacı oluyor  ve Kim Na Na'yla yani o fotoğrafta aşık olduğu kızla böyle tanışıyor. Her zamanki gibi kavga ediyorlar. Kim Na Na devletin özel koruma birimine girmeyi başarıyor orada da karşısına Lee Yoon-sung çıkıyor. Çünkü o da intikamın ilk aşaması olarak devletin istihbarat birimine giriyor. Kim Na Na'dan dövüş dersleri alıyor her seferinde de yenilmek zorunda kalıyor. Kimliğini gizlemek için sürekli dövülüyor maalesef Yoon-sung. Ama aslında bir bilse Yoon-sung nasıl uçan tekmeler savuruyor...












E zaman geçer de bunlar aşık olmaz mı? Olur. Tabi Yoon-sung sürekli kendini uzaklaştırıyor ne zaman yaklaşsa.   Kız da inkar etse de sevmeye başlıyor Yoon-sung'ı.






İnsanın sevdiğinin gülüşü güzel gelirmiş ya zaten :)














O 5 adamın suçlarını açığa çıkarıp hapse attırıyor tek tek yani öldürüp intikam almıyor ama yine de kendini tehlikeli biri olarak gördüğünden Kim Na Na'dan kaçmaya çalışıyor. (Kim Na Na ne güzel bir isimdir yahu).  Kim Na Na yine bir şekilde Yoon-sung'la aynı evde kalmak zorunda kalıyor ama aynı zamanda City Hunter'ı yakalamaya çalışan bir koruma kendisi. 

Tabi bilmiyor City Hunter kimdir nedir çünkü o işleri yaparken bir maske takıyor Yoon-sung.
Kim Na Na da içten içe City Hunter'dan hoşlanıyor hatta. Çünkü 2 kere hayatını kurtarıyor. Bir de pişkin pişkin bak City Hunter benim hayatımı kurtarıyor sen daha yumruk atamıyorsun triplerine giriyor. Ah bir bilseydin...




İşte aşk bazen böyle kendi kendi konuşup gülmektir sonra sevdiğiniz belirir bir anda karşınızda:)






Tabi kız devlet büyüklerini koruduğu için mecburen City Hunter'ı vurmak zorunda kalıyor. Bu sahne çok dramatikti gerçekten şok olmuştum Yoon-sung daha çok şok olmuştu ama. Kim Na Na her şeyden habersiz tabi... Bu olaydan sonra City Hunter daha iyileşemeden yine başka bir iş üstüne düşüyor. Ama o  5 adamdan biri yakalanacağını anlayınca kendi koruması olan Kim Na Na'yı rehin alıyor. Kim Na Na savrulurken balkon gibi bir yerde asılı kalıyor ve adam kaçıyor. Tabi ki City Hunter yani Yoon-sung kızı yukarı çekmeye çalışıyor. Tabi daha önceden vurulduğu koluyla... Yazık çocuğun kolundan kanlar aktı süzüldü. Ve Kim Na Na çok şükür şüphe etmeye başladı gözlerini görünce. Hala tereddütlü tabi ama sonunda anlıyor. Kız tabi endişeleniyor nerede bu adam acaba vurduğum gerçekten o muydu diye. Yoon-sung da bunu hissetmiş olacak ki kolu o kadar kötü halde olmasına rağmen gidip kızı görüyor:

















Sanıyoruz ki ooh tamam artık ama kız arkasını dönmesiyle çocuk yok oluyor gidiyor. Ama çok şükür ki Kim Na Na olayı çözüyor yani nihayet City Hunter'ın kim olduğunu anlıyor.

Bundan sonrası daha keyifliydi sanırım. Birlikte ekip gibi çalışmaları vs. Hatta anladığında bu sefer o City Hunter'ı kurtarmaya gidiyor. Tam yakalanacakken City Hunter, Kim Na Na onu kolundan tuttuğu gibi başka odaya çekiyor:












Bir bakıyor Kim Na Na karşısındaki :) Ne zamandır biliyorsun biliyorsun da neden hala söylemedin kimseye konuşmaları oluyor tabi.



'Bütün her şey bittiğinde bana geri döneceğini söyleyemez misin?' -NaNa







Yoon-sung sürekli kızdan ayrılmaya çalışıyor ama kendisi bile beceremiyor bunu.

'Beni dinle. Sana yalvarıyorum. Eğer seni bulmaya gelirsem beni kabul etme. Birbirimize doğru çekilsek de sen görmezden gel. Beni tanıdığın için üzgünüm seni tereddütte bıraktığım için üzgünüm. Babamın bana neden aşık olma dediğini, şimdi tamamen anlıyorum.' -Yoon-sung

Kim Na Na'nın vurulma sahnesi var ki o da çok üzücü bir sahneydi. Jan Di'nin Jun Pyo'nun önüne atlayıp sandalyeyi omzuna yemesi gibi Kim Na Na da Yoon-sung için kurşunun önüne atlıyor ve onu vurduğu yerden yani omzundan kurşunu yiyor. 















Ama sonrasında da kız yaralı omzuyla banyo yapamıyor diye bakın ne yapıyor:



















Dizi kabataslak bu şekilde ilerliyor savcı hatta veteriner ablamız da var ama onları da anlatmaya başlarsam vallahi sabaha kadar sürer. Öncelikle aksiyon sevdiğim için mi Lee Min Ho'yu sevdiğim için mi bilinmez çok sevdim ben bu diziyi. Hatta şimdiye kadar 2 kere baştan sona izledim. Tabi bana City Hunter'ın taktığı maske de saçma geldi. Yahu nasıl anlamıyorsunuz Yoon-sung olduğunu? Gözlerden anlamadınız saçları da mı tanımıyorsunuz? Dedim dedim durdum dizi boyunca. 

















#Finale gelirsek yine soru işaretleriyle bitiyor dizi. Ee alıştık tabi Kore dizisi finallerine. Adamlar güzel güzel çekiyor sonra finali bizim hayal gücümüze bırakıyorlar. Öncelikle Yoon-sung'ın gerçek babası o ölen asker de değilmiş Güney Kore'nin başkanıymış şimdiki. Yani Yoon-sung'ın intikam alması gereken 5 kişiden biri. 4 kişiden intikamını bitiriyor ve sıra sonuncusuna yani gerçek babasına geliyor. Tabi onu öldürmeyecek biliyoruz ama yine de hapse attıracak mı diye beklerken onu yetiştiren intikam almasını isteyen öbür babası çekiyor silahını Yoon-sung'ın babasına doğru. Ama Yoon-sung önüne atlıyor öz babasını kurtarıyor. Adam tabi pişman oluyor ne kadar intikam için yetiştirse de oğlu gibi seviyor Yoon-sung'ı ve ölmeden önce ben City Hunter'ım her şeyi ben yaptım beni yakalayın diyor ve çevredeki ajanlar delik deşik ediyor adamı. Gider ayak oğlunu da temize çıkarıyor yani. O sahnede Yoon-sung da yere yatıyor vurulduğu için aha bitti mi öldü mü yok artık diyorsunuz.














Zamanda atlama oluyor Yoon-sung yok.Yoon-sung'ın annesi ajusshisi hazırlanıyorlar toplanmışlar bir yere gidiyorlar. Kim Na Na da valizini toplamış bir yere gidiyor derken bir bakıyoruz Yoon-sung. Kızla karşılıklı birbirlerine bakıyorlar gülümsüyorlar. E hadi sarılın bari diyoruz ama yok olur mu? Olmaz. Neyse gülümsediler herhalde beraber gidiyorlar diyoruz ama dizinin son sahnesinde Yoon-sung arabada tek başına gidiyor ve BOM bitiyor. Yahu kız nerede? Kız yok sen nereye gidiyorsun? Oluyoruz. 

Final böyle tuhaf olunca insanlar yapımcıları falan sıkıştırmışlar ve senaristler de sonunda birlikte oluyorlar merak etmeyin gibi bir açıklama yapmışlar. Hani 'He he birlikte oluyorlar tamam yeter ki susun' der gibi. İşte hayal gücünüzü kullanıp finali kafanızda öyle yorumlamamız gerekiyormuş yani. #

Kim Na Na'yı oynayan kız Park Min ile Lee Min Ho yakın bir zamana kadar birliktelerdi ama sanırım ayrılmışlar. Yine de dedikodular hayran kaybetmemek için yalan söyledikler yönünde... Lee Min Ho biriyle çıkacaksa bu kızla çıkabilir ben sevdim kızı :)

Dizide en hoşuma giden şey de Yoon-sung'ın Kim Na Na'ya Kom Na Na (Ayı Na Na) demesiydi. Hem seviyor hem ayı diyor...

Sanırım oturup bunun animesini de izlemek lazım. Herkes animesinin diziden daha güzel olduğunu söylüyor. Diziyi de çok beğendim animeyi daha çok beğeneceğim sanırım:)


Belirtmeden de geçmeyeyim Lee Min Ho'ya şu klasik Kore saçı yakışmıyor e tabi bu hali de iyi ama Boys Over Flowers'daki kıvır kıvır saçlarını bile daha çok seviyordum. Mümkünse kapamasın yüzünü.

Bu dizi de benim izlediğim 3. dizidir. İlk izlediğim Boys Over Flowers 2.si ise Personal Taste'tir. yani Lee Min Ho ile başladım yolculuğa onu sevmemem de mümkün değil bu yüzden :) City Hunter da favori dizilerim arasındadır izlemediyseniz koşun izleyin derim. 

2 Aralık 2012 Pazar

Boys Over Flowers


Herkesin hayatında dönüm noktaları ya da hayallerini tamamıyla değiştirecek anlar vardır. Beni Kore dizilerine başlatan arkadaşım da böyle bir şeye sebep oldu aslında. Bir çok Kore severin yaptığı gibi ben de ilk olarak Boys Over Flowers ile başladım bu yola. 

İlk bölümü zorla izledikten sonra arkadaşımı arayıp 'bu ne ya bunu mu izlemem gerekiyor?' diye dalga geçmiştim bir süre. İkinci bölüme zar zor geçiş yaptım. Alışmadığım, yadırgadığım ilk şey 'Bu erkeklerin sesi niye bu kadar kalın?' idi. Evet sonradan anlıyoruz ki Kore erkeklerinin sesleri şarkılar dışında kalın çıkıyor. Gel zaman git zaman bir de bakmışım 3-8-12 derken BOF fanı olmuşuz. OST'ların da büyük önemi var tabi ki bu diziyi sevmemde. Her sahneye uyan öyle müzikler koymuşlar ki gel de izleme dedirtiyor gerçekten.



Korece'ye alışamayan kulaklar birden alışı vermiş. Ne kadar değişik tipler var diyen gözler 'Ne kadar tatlılar' deyivermiş.  

Diziden bahsetmek gerekirse, 4 erkeğimiz var. Bunlar kendilerine F4 diyorlar. 'Flower4' yani. Tabi şu aralar TRT Okul kanalında sağ olsunlar Ç4 yani 'Çiçek 4lüsü' diye çevirmişler. Sanki o tüm karizmaları silinmiş gibi değil mi? 

Efendim bu 4 birbirinden tatlı adam ülkenin zengin kesimlerinden gelen ailelerin çocukları. Liseye gidiyorlar ve sevmedikleri biri olunca onun dolabına kırmızı kart koyup her türlü zorbalığı yaşatıyorlar adama. Bu grubun ele başı ise sevgili Lee Min Ho'muz yani dizideki adıyla Goo Joon Pyo. Tabi bu ismi en güzel söyleyen kişi de baş kadın oyuncumuz Jan Di. Eğer diziyi izlediyseniz ne demek istediğimi anlamışsınızdır(KUCUNPUYO!)




Böyle sevimli göründüğüne bakmayın. Tersi çok pistir. Neler çektirdi Goo Joon Pyo'ya. 

Her şey Jan Di'nin burs kazanıp sadece ülkedeki en zenginlerin çocuklarının gidebileceği okula gelmesiyle başlıyor. F4'ün zorbalıklarına dayanamayıp isyan bayrağını çekince, Joon Pyo'nun dikkatini çekiyor. Onla uğraşırken Jan Di'yi yavaş yavaş sevmeye başlıyor. Ama tabi ki asla gururuna yedirip söylemiyor. Onu daha fazla sinirlendirip yanında tutmaya çalışıyor. Sonucunda da:




#Spoiler Evet sonucunda da Joon Pyo(JP) uçan tekmeyi yiyor. JP, Jan Di'yi sevmeye başlarken Jan Di'nin dikkatini çeken kişi ise Yoon Ji Hoo oluyor. Yoon Ji yine F4'ten ama onların yaptığı zorbalıkları sevmeyen onlara katılmayan sessiz sakin bir tip. En zor zamanlarında Jan Di'nin yanında oluyor böylelikle Jan Di ona doğru yöneliyor. İşte dizimizin kabataslak konusu bu. Aşk üçgeni bazen dörtgeni derken işin içinden çıkılmıyor dizide. 

Yoon Ji iyi hoş ama onun sevgisi beni hiç tatmin etmedi, edemedi. Joon Pyo'nun aşkının yanında çok silik kaldı. İlk başlarda JP'den nefret edebiliyorsunuz. Ama aşık olduktan sonra bütün mimikleri değişiyor adamın. Gülümsemeye başlayınca siz de seviyorsunuz Joon Pyo'yu. Yüksek kesimlerden aşağı seviyelere iniyor sevdiği kız için. Kendi aşçısı dışında yapılan yemekleri yemezken sokakta pirinç kekleri bile yiyor adam. 

Diğer karakterlere gelirsek, F4'ten So Lee Jung değişik bir karakter. Ne yaptığını ne yapmaya çalıştığını katiyen anlayamıyorsunuz. Seviyor mu oyun mu bunların cevabını vermiyor hiç. Kendisi sanatçı bir kişilik. Seramik sanatçısı desek yanlış olmaz sanırım. Onunla da Jan Di'nin en yakın arkadaşı Chu Ga Eul arasında bir aşk oluyor. Ama öyle büyük dillere destan bir aşk göstermediler bize. Senaristler aşkı koklattılar sadece. 



           


 

Song Woo Bin ise 4. adamımız. Ve Joon Pyo'dan sonra en favori karakterimdir dizide. Bu kadar mı sempatik olur bu kadar mı sevimli olur bir karakter. 

Woo Bin: Jan Di, Ha Jae Kyung'u nerden tanıyorsun?
Jan Di: Hayatımı kurtarmıştı.
Woo Bin: Olamaz! Bunu yapan biz olmalıydık!

Nerde bir zor durum var oraya geldi namı diğer Don Juan'ımız:










Jan Di: Woo Bin, Gu Joon Pyo nerde?
Woo Bin: (eliyle işaret eder)
Jandi oraya gider ama Joon Pyo üstünü giyiniyordur. Jan Di çığlık atıp ordan uzaklaşır.
Jan Di: WOO BIN!
Woo Bin: Sen bana o nerde diye sordun napıyor demedin ki.

Dizinin diğer kahramanlarından en cadısı ise Joon Pyo'nun annesi. Onu Jan Di'den uzaklaştırmak için her şeyi yaptı. Hatta Joon Pyo bir konuşmada “I can’t promise her anything now. I can’t tell her I’ll always make her laugh, that I’ll make her happy or to trust in me. Being the son of someone like that, being a member of that kind of family — I hate it enough myself so how must she feel? She would of have hated everything she went through already.” diyor.  Yani böyle bir ailem varken hatta ben kendimden bile nefret ederken o nasıl hisseder, onu her gün mutlu etmeye güldürmeye söz veremem bana güvenmesini isteyemem diyor. Bu kadın yüzünden bir çok kez ayrılıyor Joon Pyo ve Jan Di.



Dizinin en güzel çekimleri ada çekimleriydi. Ama sonu kötü bitti. Jan Di yine saçmaladı ve Joo Pyo'yu üzdü. 


Bu da Joon Pyo'nun Jan Di'ye verdiği kalbi.

Dizimiz genel hatlarıyla böyle. Araya giren nişanlılardan falan bahsetmiyorum bile. Birbirlerinden bu kadar uzak kalıp birbirlerinin elini bile doğru dürüst tutamamışken bütün aşklarını size hissettiriyorlar yine de. Joon Pyo'nun verdiği o kolye, Jan Di'nin onu kaybettiğini düşünüp fırtına da onu aramaya çalışması Joon Pyo'nun Jan Di'yi kurtarması... Onlar artık anlatılmaz izlenir diyebiliyorum sadece. 







Tabi Joon Pyo'yu övdük övdük sanmayın ki kusursuz biri. Bu adam yüzmeyi bilmeyez, böceklerden korkar. Hatta son bölüm Jan Di'nin de dediği gibi 'Sen özel ve özenli arasındaki farkı bile bilmeyen birisin'. Bütün atasözlerini, deyimleri karıştırır. Yıldızlara uydu der... Ama yine de sevilmez mi? Sevilir.

Jan Di'nin hayali iyi bir yüzücü olabilmektir ancak Joon Pyo'u kurtarmak adına omzunu sakatlar.

Ji hoo :Atletimiz Geum Jan Di için jübile törenine başlıyoruz.. İlk olarak seçkin hizmet ödülünü sunacağız.
Woo bin :Seçkin hizmet ödülü,Shin-wa Lisesinden Geum Jan Di. Bu ödülü üstün yetenekli doğuştan yaygaracı kişilere veririz. Ki kendisi vahsi aristokrat Shin-wa sezgisine sahip tek yüzücü üyedir.
Yi jung :F4 ve Gu Joon Pyo'nun yaptırımlarına aktif olarak katilim göstermeyi reddetmiştir. Bir atlet gururu ve asaletiyle benzersiz yeteneğini ifade ederek dikkat çekmiştir. F4 adına!


Dizi ilk dizim olduğundan mıdır nedir çok etki bıraktı bende. Sabaha kadar yazabilirim durmadan sanırım. 25 bölümlük güzel bir dizidir şiddetle tavsiye edilir. Lise dizisi tadı bırakmaz kesinlikle. Sadece dram tadı da vermez. 





Yanlış hatırlamıyorsam 5.bölümdü. Joon Pyo'nun Jan Di'yi kurtarması. O sahne de şiddetle tavsiye edilir. 



Finale gelirsek bir hayal kırıklığı olmadı değil. Bu kadar ihtişamlı bir diziye (Her türlü para harcanmıştır kıyafetlerden seyahatlere kadar) yakışmadı pek. Gerçi Kore dizilerinde alışıldık bir durum bu. Dizi çok güzel gider ama finalde BUM! Yine de finale kadar olan kısımlar finali çok da önemsemememi sağladı. 




#Ağır Spoiler
Joon Pyo: Lütfen Joon Pyo ile evlen.
Yoon Ji Hoo: Benim bu evliliğe itirazım var.
So Lee Jung: Benim de!
Woo Bin: Benim de!

Dizinin en etkileyici kısmı ise bence bu yazıdır:

Diziyi hala izlemediyseniz çevirisini yazmak istemiyorum. İzleyince ne demek istediğimi anlarsınız sanırım:)

Bu dizinin Japon versiyonunu da izledim. O daha kısa bir dizi o yüzden duyguları daha çok verebilmişler. Burdaki oyuncular Japon versiyonunda olsaydı kesinlikle daha çok sevebilirdim. Japon versiyonu aşkı kesinlikle daha iyi yansıttı. 



Ne yani, siz daha Boys Over Flowers izlemediniz mi?